Doğu Türkistan Çocukları İnsani Durum Raporu
Başkent: Urumçi
Yüzölçümü: 1.824.000 km²
Nüfus: 35.000.000
Yönetim Biçimi: Çin’e bağlı Özerk Yönetim
1949 tarihinden bu yana, kesintisiz Komünist Çin işgalinde bulunan Doğu Türkistan, insan haklarının her zaman ihlâl edildiği ve adaletin asla olmadığı bir coğrafyadır. Zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip oluşu, içinde tarihî İpek Yolu’nun en önemli güzergâhlarını bulundurması ve Çin’in Batı’ya açılan kapısı konumunda olması onu jeo-ekonomik ve jeo-stratejik açıdan önemli kılmaktadır. Dolayısıyla Doğu Türkistan 72 yıldan beri Çin’in yok etme politikalarının merkezi durumundadır.
Mao’nun 1958-1962 Büyük Atılım ve 1966-1976 Kültür Devrimi süreçlerinden sonra 2017 Nisan’ından itibaren yaklaşık 1.200 toplama kampı açılmış ve 3.000.000’dan fazla Doğu Türkistanlı, haklarında hiçbir hukukî işlem yapılmaksızın bu kamplara götürülmüştür. Bir pusula ya da çadıra sahip olmayı bile kamplara alınmak için yeterli sebep olarak gören Çin, kamplarda insan onurunu ve haklarını hiçe saymakta, işkence, tecavüz, organ ticareti, köle işçilik vb soykırım suçlarını işlemektedir.
Bu durumdan en fazla etkilenen her zamanki gibi kadınlar ve çocuklardır. Kadınlar, uzun yıllardan beri sistematik kürtaj ve doğum kontrolüne maruz kalmakta; çocuklar ise nükleer denemelerden dolayı sakat doğmaktadır. İki çocuktan sonra bütün hamilelikler “kota dışı” kabul edilip kürtajla alınmaktadır. Kota dışı doğum yapmanın cezası ya para ödemek ya da toplama kampına gönderilmektir. Bazen her ikisi bir arada yapılmaktadır. 2015-2018 yılları arasında doğurganlık %84 oranında azalmıştır.
Doğu Türkistan Çin Komünist Partisi Sekreteri Chen Quanguo, Kasım 2016’da mevcut yetimhane ve çocuk bakım merkezlerinde boş kontenjan bırakılmamasını ve yeni kurulacak merkezlerle mevcutların kapasitesinin arttırılması gerektiğini açıklamıştır. Çocuk kamplarının kurulduğu tarihler, Doğu Türkistan’da yetişkinler için kurulan toplama kamplarının açılmaya başladığı tarihlerle örtüşmektedir. Yani babalar, dedeler ve evin gençleri toplama kamplarına gönderilirken çocuklar da çocuk kamplarına alınmaya başlanmıştır.
Çin Çocukları Koruma Yasası’na göre çocukların devlet bakımı için akrabalarından zorla alınması yasaktır. Ayrıca Çin, 1992 yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni onaylamış, buna göre çocukların ailelerinin yanında büyümesi gerektiğini kabul etmiştir. Fakat toplama kamplarına götürülen milyonlarca insanın varlığı ve Doğu Türkistanlı milyonlarca çocuğun ailesinin yanında olmayışı, Çin’in mezkûr sözleşmeye uymadığını göstermektedir.
Çin MEB verilerine göre Doğu Türkistan’da toplam 7.778 Çocuk Yetiştirme Merkezi bulunmakta ve bu merkezlerde 92.200 eğitmen ve 59.400 “özel görevli” istihdam edilmektedir. Görevli sayısına bakıldığında bu merkezlerde yaklaşık 2.000.000 çocuk olduğu tahmin edilmektedir. Yatılı okullardaki durum bundan farklı değildir. 2017 verilerine göre, Doğu Türkistan’daki bütün ortaokul öğrencilerinin %40’ını oluşturan 497.800 çocuk, yatılı okullara yerleştirilmiştir.
Bağımsız heyetlerin ziyaretlerine müsaade edilmeyen okul ve kreşler dikenli tel, çit ve kameralarla çevrili olduğu gibi sıkı bir polis gözetimi altındadır. Böyle bir uygulama, çocuk merkezinden çok, toplama kampını andırmaktadır. Görevlilerin verdiği bilgilere göre yetimhanelerdeki çocuklar çok kalabalık bir ortamda, çok kötü şartlar altında, üstelik kilitli kapılar arkasında adeta çiftlik hayvanları gibi kalmaktadır. Kalabalık olmaları gerekçesiyle çocukların bir kısmı Çin’e götürülmekte, fakat nereye götürüldüklerine dair asla bilgi verilmemektedir. Bu nedenle babalar toplama kampından çıkmayı başarabilse bile asla çocuklarının nerede olduğunu bilemezler.
Çin’in 2014 yılında başlattığı ve 2017 yılında sistematik hâle getirdiği “Aile Olmak” adlı projesi, insanlık dışı bir yöntemdir. Bu proje, 1.000.000’dan fazla Çinli memurun, yatılı olarak Müslüman ailelerin yanında kalmasıyla hayata geçirilmiş; birçok taciz ve tecavüz vakaları yaşanmış, toplama kamplarında uygulanan baskı ve asimilasyonun aynısı Müslüman Doğu Türkistanlıların bizzat kendi evlerinde yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir.
BM Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre “herhangi bir gruba ait çocukları bir başka gruba zorla nakletmek” açıkça soykırım uygulaması sayılmaktadır. Fakat Doğu Türkistan’da bu soykırımdan nasibini almayan çocuk neredeyse yoktur ve bu çocukların içinde oldukları ortam, onlara çok ağır travmalar yaşatmaktadır. Ayrıca Doğu Türkistanlı çocukların kimlik bilgilerinin değiştirilmesi ve Çinli ailelere evlatlık olarak verilmesi Çin’in asimilasyon politikasıdır. Bu çocukların çeşitli araştırmalarda denek olarak kullanıldığı, organ ticareti için katledildiği ve türlü şekillerde istismar edildiği gelen haberler arasındadır.
Yatılı okul ve kreşlerde tek ve zorunlu dil Çince’dir. Çocukların kendi anadillerinde konuşması, hatta buna teşebbüs etmesi bile yasaktır ve haklarında cezaî işlem uygulanmaktadır. Çocuklara sadece Çin gelenek ve görenekleri öğretilmekte, içinde Müslümanların yemesinin haram olduğu domuz etinin de bulunduğu Çin yemekleri verilmekte, millî ve örfî değerlerine dair her şey unutturulmaya çalışılmaktadır.
Doğu Türkistan’da çocuklar aynı zamanda uygulanan köle işçiliğin unsurlarından biridir. Daha 6-7 yaşında çocukların bile kavurucu güneş altında pamuk tarlalarında, bağ bahçe işlerinde ve hatta kazma kürek kullanmanın gerekli olduğu yol çalışmalarında çalıştırıldıkları raporlanmaktadır. İşin aslı uzun yıllardır Doğu Türkistanlılar haşar sistemiyle; aile fertlerinden bir kişiyi angarya olarak çalışmak üzere Çin içlerine göndermek zorundadır. 2002’de başlatılan “İşçi İhraç Programı” kapsamında ise 14 yaş ve üzeri genç kızlar ve erkekler, zor kullanılarak Çin’in iç ve doğu bölgelerine çalışmaya gönderilmektedir. Bu şekilde yüzbinlerce çocuk bulunmaktadır.
Doğu Türkistan’da çocuklar için bir başka tehdit unsuru da BM soykırım suçları maddelerinden olan “neslin yok edilmesine” yönelik uygulamalara maruz kalmalarıdır. Mahiyetine dair hiçbir bilgi sunulmayan yiyecek ve içeceklerin Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak ve Kırgız çocuklarına verilmesi ve onların aşılanması, oldukça şüphe uyandırıcıdır. Çin’de “kimsesiz çocuklar” olarak yetiştirilen bu çocukların hiçbir zaman gerçek ailelerine kavuşamayacak olması, mensup oldukları dine ve milliyete dair hiçbir şey öğrenemeyecek olmaları, bu çocukların içinde bulundukları korkunç tabloyu daha net bir şekilde göstermektedir. BM İnsan Hakları Komisyon üyesi olan Çin’in, mensup olduğu komisyonun üyelik şatlarını yerine getirtmesi ve toplama kamplarındaki çocuk zulmüne bir an evvel son vermesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA:
ERDİNÇ, Oğuz. “500 bin çocuk Çin’in sadakat kampında”. KARAR. (29.12.2019). https://www.karar.com/dunya-haberleri/500-bin-cocuk-cinin-sadakat-kampinda-1429262. (08.11.2021).
HUMAN RIGHTS WATC. “China: Children Caught in Xinjiang Crackdown”. https://www.hrw.org/news/2018/10/16/china-children-caught-xinjiang-crackdown. (08.11.2021).
QIN, Amy. “In China’s Crackdown on Muslims, Children Have Not Been Spared”. The New York Times. (28.12.2019). https://www.nytimes.com/2019/12/28/world/asia/china-xinjiang-children-boarding-schools.html. (08.11.2021).
NAR, Cansu. “Doğu Türkistanlı Çocuklar”. İnsamer. (18.11.2020). https://insamer.com/tr/dogu-turkistanli-cocuklar_3484.html. (08.11.2021).
TÜRKİSTAN PRESS. http://turkistanpress.com/page/2-milyon-uygur-turku-cocuk-cinlilestirme-merkezinde-tutuluyor/460. (08.11.2021).
United Nations. Genocide Prevention and the Responsibility to Protect. “Genocide”. https://www.un.org/en/genocideprevention/genocide.shtml. (08.11.2021).
Yılmaz, Murat. “Doğu Türkistan’da Toplama Kampları – Adım Adım Soykırım”. (04.07.2020). İnsamer. https://insamer.com/tr/dogu-turkistanda-toplama-kamplari-adim-adim-soykirim_3058.html. (08.11.2021).
Zenz, Adrian Sterilization. “IUDS, and Mandatory Birth Control: The CCP’s Campaign to Suppress Uyghur Birthrates in Xinjiang”. (21.07.2020) The Jamestown Foundation. https://www.researchgate.net/publication/343971074_Sterilizations_IUDs_and_Mandatory_Birth_Control_The_CCP’s_Campaign_to_Suppress_Uyghur_Birthrates_in_Xinjiang. (08.11.2021).