Yetim ve Kimsesiz Çocuklar Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

Konuşmaların, tespitlerin ve çözüm önerilerinin, yetim çocukları ilgilendiren tüm çalışmalara katkıda bulunması dileğiyle sonuç bildirgesini kamuoyuna sunarız.
21.11.2022 | 
Yetim ve Kimsesiz Çocuklar Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle 19-20 Kasım 2022 tarihlerinde Yetim Vakfı tarafından İstanbul Üniversitesi Beyazıt yerleşkesinde, Bağcılar Belediyesi’nin iş birliği ve desteği ile gerçekleştirilen Yetim ve Kimsesiz Çocuklar Sempozyumu’nda akademisyen ve uzmanlar tarafından 17 tebliğ sunulmuştur. Sempozyum’da katılımcılarımız tarafından yetimlik ve yetimlik hukuku, yetimin himaye edilmesinde fertlerin ve toplumların sorumlulukları, yetimin himaye edilmesinde ulusal ve uluslararası kurumlar, pratikler ve tecrübeler gibi konular ele alınmıştır.

Aşağıda yer alan hususlar Sempozyum’un sonuçları olarak tespit edilmiştir:

1. BM istatistiklerine göre dünya üzerinde 140 milyon, STK araştırmalarına göre ise kayıt sisteminin gelişmediği ülkeler de dahil edilerek 400 milyon civarında yetim olduğu tahmin edilmektedir. Yetimliğe sebep olan savaşlar ve çatışmalar, doğal afet ve yoksulluklar ile hastalıklar başlıca yetimlik sebebi olarak öne çıkmaktadır. Bu felaketlerin önlenmesi daha az çocuğun yetim kalması anlamına geleceğinden devletlerin ve BM, İİT gibi çatı kurumların daha çok inisiyatif almaları beklenmektedir.

2. Uluslararası ölçekte: Başta BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) olmak üzere, çocuk hakları alanında faaliyet gösteren tüm uluslararası kurumlar yetim ve sosyal yetimler ile ilgili çok daha aktif olmalı; bu amaçla öncelikli kriz bölgeleri belirlenmeli ve Suriye, Ukrayna, Filistin, Arakan, Keşmir ve Doğu Türkistan gibi coğrafyalarda yakınlarını kaybetmiş, şiddet ve korku dolu travmatik tecrübeler geçirmiş, yaşamları mülteci kamplarına sıkıştırılmış çocuklar için uzun vadeli ve sürdürülebilir eylem planları oluşturulmalıdır.

3. Dünya üzerinde 6-7 milyon civarı çocuğun yetimhanelerde kaldıkları düşünülmektedir. Bu çocukların çok az bir kısmı psikolojik ve fiziksel olarak kendini iyi hissetmektedir. Zira çocuklar yaşlarına uygun muamele görememekte ve bu durum çocukları tüm hayatları boyu takip etmektedir. Kışla tipi yapılanmalar çocukların sağlıklı büyüyebilmeleri açısından uygun değildir. Çocuğun toplumdan izole edilmediği, mahremiyetin korunduğu ev tipi yapılar çocuk bakımı için daha uygundur. Kurumlarda çocuk bakımı için seçilen kişilerin mental açıdan sağlıklı olmaları, kişilik testlerinin yapılması ve çocuk bakımı için gereken bilgi birikimine sahip olmaları bakım konusunun tamamlayıcı unsurudur. Devletler yarınları olan çocuklarını güvenilir ellere teslim etmelidir.

4. Ulusal ölçekte: Sosyal yetim olarak tanımlanan çocuklar (mülteci çocuklar, kimsesiz çocuklar, çocuk işçiler, sokak çocukları, madde bağımlısı çocuklar, suça sürüklenen çocuklar, engelli çocuklar, boşanmış aile çocukları, istismara uğramış çocuklar vd.) için en güvenilir ve kolay iyileştirici tedbir, ebeveynlerinin bilgi, beceri, sorumluluk anlamında desteklenmesidir; bu tür ailelere ekonomik, psikolojik ve sosyal destek ve yardımın sağlanması aile bütünlüğünün korunması için en önemli ulusal politikalardan biri olmalıdır.

5. 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin yol gösterici ilkeleri olan ayrımcılık yapmama, çocuğun üstün yararı, çocuğun varlığını ve gelişimini sürdürmesini sağlama gibi haklar ışığında, erken çocukluk çağında, tüm okullarda drama, spor müsabakaları, sosyal sorumluluk projeleri gibi faaliyetler yoluyla çocuk hakları ve sorumlulukları bilincinin yaygınlaştırılması gereklidir. Yaşlarına uygun strateji, yöntem ve içeriklerle çocuklara hakları ve sorumlulukları anlatılarak kendileri gibi başkalarının da bu hak ve sorumluluklara sahip olduğunu ve ihlal edilmesi halinde haklarını arayabilecekleri yönünde eğitilmeleri, yetim ve sosyal yetimler gibi tüm dezavantajlı çocuklar için çocuk hakları kültürünün yerleşmesi ve pozitif sosyal ortamların inşa edilmesi açısından önemlidir.

6. Türkiye’de yetim çocukların azımsanmayacak bir kısmı mülteci ailelerden gelmektedir. Bunların ciddi bir kısmı ülkemizde körüklenen yabancı düşmanlığına ilişkin söylemlerin neticesi olarak, ayrımcılığa ve akran zorbalığına maruz kalmaktadır. Bu noktada çocukların devam ettikleri örgün eğitim kurumlarına büyük bir sorumluluklar düşmektedir.  Erken çocukluk döneminde hem ailede hem eğitim kurumlarında merhamet, şefkat, diğerkamlık ve empati odaklı değerler eğitimi verilmesi ayrımcılık, ırkçılık, nefret suçları ile mücadelede ve merhametli bir toplumun inşasında elzemdir.

7. Sosyal yetimliğin bir sonucu olarak suça sürüklenen çocukların pek çok toplumsal sorunun bir neticesi olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Çocuklarda suç olgusunun ortaya çıkmasına sebep olan süreçler iyileştirilmeli, ceza infaz kurumlarında bulunan ya da bu kurumlardan tahliye edilmiş çocuklara/gençlere toplumun destek ve katkısının önemine her fırsatta ve mecrada değinilmelidir.

8. Yetimler ve yetim aileleri için düzenli psikososyal destek, hayatlarında geliştirici, destekleyici ve tamamlayıcı bir rol oynaması itibarıyla hayati önemdedir. Bu desteğin sağlıklı ve travmayı aşacak biçimde verilebilmesi için konu çok daha profesyonel bir perspektiften değerlendirilmeli, ruh sağlığı alanındaki profesyonel meslek elemanlarının eğitimleri güçlendirilmeli, bu alanda çalışan personelin maaşları teşvik edici olmalıdır. Baba veya anne figürünün kaybı ardından çocuk ihmalinin önlenmesi için aileler gerekli kurumların ev ziyaretleri yoluyla denetimine tabi tutulmalıdır. Korunmaya muhtaç, devlet gözetimindeki çocukların bakım, yetiştirilme ve eğitim sorumluluğunu kısa ya da uzun süreli üstlenen koruyucu ailelerin iyi tespit edilmesi, bu ailelere gerektiğinde psikososyal destek verilmesi ve çocukların iyiliklerinin yakından takip edilmesi üzerinde durulması gereken hususlardan bir kaçıdır.    

9. Sivil toplum ölçeğinde: Devletler artık içtimai karşılığı olan tüm yürütme organlarında sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşa çalışmalar yürütmektedir. Bu sebeple, yetimlerin ve ailelerin gözetilmesinde devlet kurumlarıyla beraber en çok sorumluluk sahibi olan topluluklar, sivil toplum kuruluşlarıdır. Irk, dil, din, cinsiyet, siyasi görüş vb. ayırt etmeden, yetim çocukların ve ailelerinin sosyo-ekonomik durumunu tespit etmeleri, ardından, bu ailelerin mevcut durumlarının iyileştirilmesinde ilk müdahaleleri yapmaları ve devlet kurumlarını bu ailelere yardım etmeye teşvik etmeleri STK’ların en önemli sorumluluklarındandır.

10. Sivil toplum yerel yönetimlerin yetersiz kaldığı bazı şartlarda ve alanlarda daha hızlı ve etkili bir şekilde harekete geçebilmektedir. Sivil toplumun bu gücünün en çok ihtiyaç duyulduğu alanlardan biri de sosyal yetimlere dönük çalışmalardır. Sivil toplum kuruluşlarının, sosyal yetimliğin kaynağı olan aile biriminin desteklenmesi ve güçlendirilmesi adına yapacağı her katkıya toplumun fazlasıyla ihtiyacı bulunmaktadır. Ailelere psikolojik destek sunmaktan, eşler arasındaki çatışmaların çözümüne, ekonomik yoksunluk yaşayan çocukların ihtiyaçlarının karşılanmasından, kamu çalışma ve yatırımlarının gereği gibi olmasına kadar pek çok konuda öncü ve denetleyici olmak, sivil toplum kuruluşlarının üstlenebileceği rollerdendir.

11. Aile birliğinin ortadan kalkmış olduğu ya da ailelerinin sorumluluklarını yerine getirmediği durumlarda devlet korumasına alınmış, farklı yaş gruplarındaki çocukların iç dünyalarına girecek, çocukların yaşantılarını zenginleştirecek ve rehberlik edecek çalışmaların ortaya konması gereklidir. Bu açıdan sivil toplumun devlet koruması altındaki çocuklara yönelik uzun vadeli ve sürdürülebilir projelere ilgisi artmalıdır.

12. Küresel bir halk sağlığı sorunu olan çocuk ihmali ve istismarının tespit edilmesi ve bildirilmesine dair farkındalığın arttırılması için sağlık çalışanları ve öğretmenler için hizmet içi eğitimler düzenlenmeli ve sağlık çalışanı ve öğretmen adaylarının lisans eğitim süreçlerinde konuyla ilgili müfredata dersler eklenmelidir. 

13. Okullarda psikolojik danışmanların yanında sosyal çalışmacı ve hemşirelerin de istihdamı sağlanarak okul sosyal servis birimleri oluşturulmalıdır. Okulların öğrenci kitlesinin sosyo-demografik özellikleri dikkate alınarak yapılandırılmış programlar hazırlanmalı, düzenli olarak ev ziyaretleri gerçekleştirilerek risk grubu öğrencilerin tespiti ve izlenmesi sağlanmalıdır.

14. Ülkemizde henüz bir çocuk erken tanı ve uyarı sistemi kurulamamıştır. Risk altında olan çocukların tespit edilip kurumlar arası koordinasyonla takip edileceği farklı disiplinlerden uzmanların bir arada çalışabileceği bir önleme mekanizması olması gerekmektedir. Bu mekanizma, çocuğun içinde bulunduğu durumun kapsamlı bir değerlendirmesini yapabilmeli, çocuğun ihtiyaçlarına göre belirlenen hizmetleri harekete geçirebilmeli ve tüm bu sürecin takibini yapabilmelidir. Risklerin belirlenmesi ve önlenmesi için yeterli bütçe ve kaynak ayrılmalı, konuyla ilgili mevzuat geliştirilmeli ve bütün paydaşların bu yasal mevzuata göre çalışmalarını yürütmesi sağlanmalıdır.

15. Sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarında ayni ve nakdi destek içeren sosyal yardımın yanında sosyal hizmet ayağının da ihmal edilmemesi elzemdir. Zira ailelerin içlerinde bulundukları problemleri çözmelerine psikososyal destek ve meslek edindirme projeleri ile katkıda bulunmak ebeveynlerde, dolaylı olarak da çocuklarda çalışma ve üretme iradesinin gelişmesine yardımcı olacaktır. 

16. Bireysel ölçekte: Günümüzde yetimlerin, sosyal yetimlerin ve ailelerinin iyi oluşuna ve sosyal hayata uyum sağlamalarına katkı sağlayacak unsurlardan bahsederken kişisel çabalardan başlamak gerekmektedir.  Sivil toplum, yerel ve merkezi idarecilerin sorumlulukları bir tarafa, bürokratik bir rolü olmayan sade bir vatandaşın da insan ve tüm mahlukatla olan ilişkilerini gözden geçirmesi ve yetimlere ve dezavantajlı çocuklara karşı belli başlı sorumlulukları olduğu bilincine sahip olması elzemdir. Kişilerin yakın aile efradı ve komşularından başlayarak, kendi mahalleleri ve yakın çevrelerine karşı ilgili olması, sosyal sorumluluk bilinciyle ilişkilerini sürdürmesi, yakın çevresindeki/mahallesindeki bütünlüğü bozulmuş, yalnız kalmış/bırakılmış aileleri, kadınları ve çocukları tespit etmesi, bu amaçla çalışan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına katkı sağlaması vatandaşlık bilincinin bir gereğidir.

Yoğun gündemlerine rağmen sempozyum için vakit ayıran çok kıymetli moderatör ve konuşmacılarımıza, oturumları ilgiyle takip eden dinleyicilerimize ve sempozyumun hazırlanmasında emeği geçen tüm ekibimize değerli katkıları ve ilgileri için gönülden şükranlarımızı sunarız. 

Sempozyum boyunca yapılan konuşmaların, tespitlerin ve çözüm önerilerinin dünyada yetim çocukları ilgilendiren tüm çalışmalara katkıda bulunması dileğiyle bu sonuç bildirgesini kamuoyuna sunarız.

Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.

Saygılarımızla

Son Eklenenler

Çocuk ve Afet Çalıştayı

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle 19 Kasım Pazar günü “Çocuk ve Afet Çalıştayı” gerçekleştirilecektir.

15 Ramazan Dünya Yetimler Günü Basın Açıklaması

Yetim Vakfı, her yıl ramazan ayının 15. günü idrak edilen Dünya Yetimler Günü münasebetiyle yaşadığımız çağın insanlık karnesini gözler önüne serdi.

Yetim ve Kimsesiz Çocuklar Sempozyumu

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle 19-20 Kasım 2022 tarihlerinde “Yetim ve Kimsesiz Çocuklar Sempozyumu” gerçekleştirilecektir.